Page 73 - Müslüman_Bilim_Adamları_Atlası-2022 DİKEY
P. 73

Ben her şeyden evvel insanları, kendi milletimin fertlerini bu      Ben de buna inanıyorum. İlk devlet üniversitesi Nizamiye
          aşağılık duygusundan kurtarmak istiyorum. Bizim münevverlerimiz   olup Bağdat'ta yapılmıştır. Ezher Üniversitesi önceden vardı ama o
          bir şeyler yapmak istiyorlar fakat özgün değiller. Bizim Türkler   devlet üniversitesi değildi, vakıf üniversitesiydi. Demek istediğim şey
          olarak yolda ilerlememizi engelleyen birçok taş var. Bunları    şu: Bilim camiden çıkıyor! Üniversiteler camilerden ortaya çıktı. Bu
          bertaraf etmemiz lazım. Bu engeller, taşlar aşağılık duygusundan   müthiş bir şey...
          kaynaklanıyor. O da bilgisizlikten geliyor.
                                                                          Eşek Vitesi
          Zaman Ahlakı
                                                                                  Müslümanların İlerleme nedenlerinden biri de Arapça
                 Zamanın, Allah'ın bize verdiği büyük bir nimet olduğunu   yazıdır. Merhum Hoca'mdan, Hellmut Ritter'den nakledeceğim size.
          unutuyoruz. Benim çalışma yılım 365 gündür. Haftam 7 gündür. Ben   Bana bu gerçeği açıklayan ilk insan, hocamdı. O Arap yazısını seven
          cumartesi, pazar günü bile sabah saat 07.30' da enstitüdeyim. Bilim   ve ona âşık olan bir insandı. Sene galiba 1944'tü. Bir gün hocam
          adamlarından buna yakın çalışma isterim. Eğer böyle yapmazsak   bana dedi ki:
          ülkemizi kalkındıranlayız. Zamana değer vermek çok önemlidir.
          Zamana hâkim olmak lazım.                                               Arap yazısında 3 vites vardır. Bunu herkes bilmez.
                                                                          Yazıyorsunuz ama noktasız yazıyorsunuz. Bu çok hızlı yazmanıza
          Okuma Düzeyimiz                                                 vesile oluyor. Ama okumada da tam tersi... Bu âlimler vitesidir diyor.
                                                                          Kütüphanelerdeki kitapların bir kısmı böyle... Onları ancak âlimler
                 Okuma da yok. Türkler okumuyorlar maalesef. Almanya'dan  okuyabilir. 2. viteste İse; noktalı ama harekesiz yazarsınız. Okumada
          Lufthansa ile gelirken bakıyorum herkes okuyor ama Türkler      yazmada 2. vitestir. Bu umumiyetle halk için geçerli bir vitestir. 3.
          varsa okumuyor. Uçakta kimin Alman, kimin Türk olduğu kolayca   viteste ise noktalı ve harekeli yazarsınız. Okurken hata varsa çok
          anlaşılıyor: Elinde kitap olan Alman, olmayan Türk. Türk Hava   kolay fark edersiniz. Fakat yazmak da zaman alır. Bu da 3. vitestir.
          Yollarıyla Almanya'ya gittiğimde bakıyorum kitap okuyan hemen
          hemen yalnızca benim. Böyle şey olur mu hiç? Türkler okumuyorlar        Hocam Hellmut Ritter, bunu söyledikten sonra bir kâğıt aldı
          maalesef!                                                       ve kâğıda kendi ismini, Latin harfleriyle "Ritter" yazdı:

                 Önce ilkokuldaki hocalara öğretmeliyiz. Onları eğitecek          "Bu eşek süratiyle gidiyor." dedi ve ekledi: "Bu da eşek
          sosyologlarımız, pedagoglarımız olmalı. Okumanın şart olduğunu   vitesidir."
          öğretecekler onlara. Bana kalırsa camide vaaz eden din
          adamlarımızın müfredatına namaz, oruç kadar insan hayatına,             Arapçadaki viteslerle kitaplar müthiş bir süratle yazılıyordu.
          cemiyet hayatına etki eden unsurları da dâhil etmek gerekir. Din   Sonra Müslümanlar evvela Bizanslılardan papirüsleri aldılar, sonra
          adamı televizyonlarda, camilerde mütemadiyen bu tip problemlerin,   kâğıt fabrikalarını kurdular. Çinlilerden bazı şeyler aldılar ve büyük
          ahlak ve zaman problemlerinin üzerinde durmalı.                 kâğıt fabrikaları kurdular. Semerkant'ta, Bağdat'ta, Mısırda kâğıt
                                                                          fabrikaları ortaya çıktı, insanlar mütemadiyen yazıyorlar, belki
          Müslümanlar Nasıl İlerledi?                                     lüzumundan fazla yazıyorlardı. Herkes yazıyordu.

                 "Müslümanların 800 yıllık ilimler tarihindeki özgünlük   Kaynak: Fuat Sezgin Hoca'mıza Bir Mesajım Var: Isparta İI Millî
          merhalesi" ifadesini duymak beni çok mesut ediyor, bunu belirtmek   Eğitim Müdürlüğü tarafından hazırlanmıştır.
          istiyorum. Hakikaten de bakıyorsunuz Araplarda İslâm'dan
          evvel okuma yazma çok az. Ancak bilinen şahıslar okuyup
          yazabiliyorlardı. Şiirleri, divanları vardı ama İslâm'ın gelmesinden
          sonra bilime müthiş bir şekilde susama başlıyor. Herkes okumaya,
          yazmaya çalışıyor, hocaların peşinde koşuyorlar. 30-40 sene evvel
          bir kitapta okumuştum. İslâm'ın yetmişinci senelerinde bir hoca
          talebelerine okuma, yazma ve başka dersler öğretirken, öğrencilerin
          olduğu salon o kadar büyükmüş ki, katır ve eşeğin sırtında
          dolaşarak onlarla ilgilenebiliyormuş.

                 Hicri 1. yüzyılın sonlarına doğru İslâm dünyasında okuma
          yazma bilenlerin sayısı bütün dünyadaki okuma yazma bilenlerin
          sayısından daha çoktu. Bunu bilim adamları umumiyetle gözden
          kaçırdılar. Müslümanların bilime susamışlıkları vardı. Eski ilim
          merkezleriyle temasa geçiyorlar ve bu ilim merkezleri İslâm
          İmparatorluğu'nun bir parçası oluyordu. Burada kendilerinden
          daha bilgili yabancı hocalarla karşılaşıyorlar. Müslümanlar, bunları
          hoca olarak kabul ediyor. Bu çok büyük bir şey... Ve bu insanlara
          hürmet ediyorlar, tam hürriyet veriyorlar ve onlar da yadırgamadan,
          kıskançlık duymadan Araplara, Müslümanlara bilgilerini
          veriyorlardı. Bu durum İslâm dünyasında canlı bir şekilde devam etti.

                 Hicri 2. yüzyılda, camilerde kürsüler ortaya çıktı.
          Bakıyorsunuz bir hoca "burası benim kürsü m dür" diyor, çıkıyor
          oraya ders veriyor. Talebeler geliyorlar, bilim adamları katılıyor,
          camiler büyük bilim merkezlerine dönüşüyor. Böylece 2. yüzyılda
          İslâm dünyasında bir üniversite tipi ortaya çıktı. Yani camiler
          birer ilim merkezi hâline hatta bir üniversite statüsüne büründü.
          Devlet üniversiteleri ise 5. yüzyılda yani Miladi 11. yüzyılda
          ortaya çıktı. Avrupalılar 1950 senelerinde kendi aralarında şunu
          münakaşa etmeye başladılar. Bakıyorlar 13. yüzyılda birdenbire
          üniversiteler ortaya çıkıyor. Bunu Yunanlılara bağlayamıyorlar.
          Çünkü Yunanlılarda üniversite yok. Manasız çıkarsamalar yapmaya
          çalışıyorlar. Fakat bir Alman Tıp Tarihçisi şu tezi çok büyük delillerle
          ispat etti:

                 "Üniversiteler tarihi hakkında neden yanlış izahlar yapılıyor,
          neden İslâm dünyası akla getirilmiyor? Üniversiteler, İslâm
          dünyasının bir mahsulüdür."
   68   69   70   71   72   73   74   75   76