Page 70 - Müslüman_Bilim_Adamları_Atlası-2022 DİKEY
P. 70
O söz bana öyle çok tesir etti ki, hakikaten 70 yaşıma kadar
devam edecek bir tempo yakaladım. O konuşmadan sonra bu
yaşıma kadar günde hep 17 saat çalıştım. O söz beni çok etkilemişti.
Dil Öğrenin
Birçok dil öğrenen insanlar genelde filologlardır. Benim
hocam Hellmut Ritter bir filologdu. Onun için 32 dil öğrenmişti.
Mesela Nicel adındaki bir İspanyol 54 dil biliyormuş, hocam
anlatırdı bana. Onlar linguistti. Bazı dilleri öğrendim. Ben de
bir filolog sayılırım, ancak onlar dili, dil olarak sevdikleri için
öğreniyorlardı. Ben dili, Bilimler Tarihinde bir vasıta olarak
öğreniyorum. Ben onlar kadar verimli değilim, sadece öğreniyorum
ama onlar ise öğrendikleri dillerden neticeler çıkartıyorlar. Ben
sadece faydalanmak için, bir vasıta olarak öğreniyorum dilleri.
Bizim Türkler dilin masa başında öğrenildiğini bilmiyorlar.
Zannediyorlar ki Fransızca öğrenmek için Fransa'ya gitmek
gerekiyor. Tamam, öğreniyorlar ama ne kadar yazabiliyorlar.
Almanya'ya Türkler geliyorlar, 30- 40 sene kalıyorlar, Almanca
öğrenemiyorlar. Evvela tembelliğimiz, lisana karşı bir korkumuz
var. İkincisi, biz gramer bilmiyoruz. Türkler bir dil öğreniyorlar.
Alman liselerinde 3 dil öğreniliyor. Benim kızım lisedeyken Yunanca
öğrendi, Latince öğrendi, hatta biraz da Rusça öğrendi ama
sonradan bıraktı, birde İngilizceyi öğrendi, 3 dil biliyor. Almanya'da,
lisede, 3 dil öğretiliyor. Bizde sadece bir dil... Karşınıza profesör
geliyor konuşamıyor. Çok acı bir realite... Profesör meslektaşlarım
bana telefon ediyorlar ama sekreterimle İngilizce konuşamıyorlar.
En sonunda sekreterime üç dört kelime öğrettim; günaydın vs.
Sekreterim onlarla konuşmaya çalışıyor. Böyle şey olur mu?
Size tavsiyem, İlk önce hocalara seslenmek İstiyorum:
Talebeleri aşağılık duygusundan kurtarmaya çalışsınlar. Türk milletini
aşağılık duygusu bir kanser gibi kemiriyor. Tabii ki Batı medeniyetine
karşı böbürlenmeyi de kastetmiyorum. 17. yüzyılın başlarından
itibaren Müslümanlar bakıyorlar ki Avrupalılar teknolojide
bizden ileri, mesela; Avrupalıların ellerindeki topu görüyorlar
ama Avrupalıların o topu bizden aldıklarını bilmiyorlar; pusulayı
görüyorlar ama onların pusulayı bizden aldıklarını bilmiyorlar...
Bunları gördükçe aşağılık duygusu gelişiyor. Osmanlı İmparatorluğu,
küçük çarelerle yenilikler yapmaya çalışıyor ama sebepler bilinmiyor.
Bizim, sebeplerin üzerinde durmamız lazım.
Kataloğumun birinci cildinin 3. safhasında George Sarton
denen büyük bir bilim adamından bahis var. Bir bilim tarihçisi...
Ben sadece İslâmî Bilimler Tarihini yazıyorum. Bu adam, bütün
kültür dünyalarının bilim tarihlerini yazacak kadar cesur bir adam.
Frankfurt Sempozyumu'nda George Sarton (1884-1956) :
Bana araştırmalarımda çok büyük desteği ve faydası oldu. Zorluklar
karşısında kaldığımda onu telefonla arar: "Bu meseleyi seninle Bu mucizenin sebebini bilemiyoruz, diyordu. Ben de
konuşmak istiyorum." derdim. bilemiyorum, dedi Willy Hartner.
Müslümanların Hint Okyanusu'nda modern navigasyonun Ben bu mucizenin temellerini kitabımın birinci cildinde 12
temellerini kurduklarını gördüm. İnsanları dehşete düşürecek bir noktada topladım. Kitapta çok veciz bir bölüm var. Franz Rosenthal,
ilericilikti. Onların şöyle bir metodu vardı: Alman Yahudi âlimlerinden büyük bir oryantalistti. Bu adam çok
veciz bir şey söylüyor. Diyor ki:
Güney-Kuzey Okyanusu üzerinde giderken kat ettikleri
güney-kuzey yönlü mesafeler var. Bir de ekvatora paralel olmayan Eğer İslâm, bilimi bilim olarak teşvik etmeyip de, bilimin
bir açı ile devam edip giden yol mesafesi hesapları vardı. İnsan hayatına menfaati bakımından veya başka bakımlardan teşvik
Bunu anladım. Ama ekvatora paralel mesafelerin ölçülmesini etmiş olsaydı bu, bilimlerin İslâm dünyasında bu kadar gelişmiş
başlangıçta bilmiyordum. Matthias'ı aradım ve: "Böyle bir şey var, olmasına kâfi gelmezdi.
bana yardım et." dedim. Ona bütün malzemeleri gönderdim.
Hakikaten bir noktayı çözemiyordum ve o konuda bana çok Yani diyor ki: İslâm, bilimi bilim olarak tanımıştır. Müthiş
yardım etti. Müslümanlar bahsettiğim bu navigasyon metodu bir şey... Biz bunu bilmiyoruz işte. Düşününüz, öyle tipler yetişmiş
sayesinde neye ulaşmışlardı biliyor musunuz? Doğu Afrika sahiliyle ki İslâm dünyasında... Onları tanımıyoruz. Bîrûnî gibi bir insan
Sumatra arasındaki mesafeyi, bugünkü uzunluğa yakın bir doğru mesela... George Sarton, Bîrûnî için:
değerle, buluyorlardı. Düşününüz, bahsettiğim hadise 15. yüzyılda
gerçekleşiyor. Bu Avrupa'da ancak 20. yüzyılın ilk yarısında Beşeriyetin tanıdığı en büyük kafalardan bîri, diyor.
mümkün oluyordu. Bir gün hocam Hellmut Ritter bana günde ne
kadar çalıştığımı sordu. Ben ona, 13-14 saat çalıştığımı söyledim. Daha başka neler var. Bîrûnî, Hindistan'a gidiyor, orada
Tahminen o kadar çalışıyordum. Bana dedi ki: beş on sene kalıyor ve Hint medeniyetine dair muazzam bir kitap
yazıyor. Hintlilerin âdet ve ananeleri Bîrûni’yi rahatsız ediyor ama o
Bu tempoyla bilgin olamazsınız. Eğer bilgin olmak bir Müslüman olarak:
istiyorsanız buna birkaç saat daha eklemeniz gerekir. Benim hocam
Brockelmann günde 24 saat çalışıyordu. Gün daha uzun olsaydı Ben bunları tamamen objektif bir gözle, hissiyatımı
daha çok çalışırdı. bir kenara bırakarak, bütün hakikatlere dayanarak göstermek
istiyorum, bütün gayretim budur, diyor.