Page 72 - Müslüman_Bilim_Adamları_Atlası-2022 DİKEY
P. 72

Arapça dedim ki:                                                 bile bu muazzam gelişmenin bir kısmını tam anlayamadılar. Şunu
                                                                        söylemeliyim size:
       1-Gerçek bir zühd: Yani dünyanın nimetlerinden feragat
       edebilmek...                                                            Biz çok büyük bir medeniyetin karşısındayız, çok büyük
       2-Sabrun cemil: Tatlı ve güzel bir sabır...                      bir Bilimler Tarihinin karşısındayız. Bunu yavaş yavaş ve kazıyarak
       3-Allah korkusu: Allah'ın bütün hareketlerimizi kontrol altında   anlamaya çalışacağız. Bu da birkaç yüzyıl sürecek. Avrupalılar buna
       tuttuğunu bilme şuurunu tavsiye ederim.                          çalışıyorlar. Ama Müslümanların da buna katkı yapmaları lazım.
       4-Masa başında oturmanızı ve okumanızı tavsiye ediyorum. Ancak
       masa başında otururken de aklınız Oxford Caddesi'nde, Champs-    Aşağılık Kompleksinden Kurtulmalıyız
       EIysees ve yahut da Kahire'nin Süleyman Paşa Caddesi'nde
       dolaşmakta olmasın! Aklınızla, bedeninizle masanın başında              Böylesi bir karmaşık var. Bu hususta uzun uzun düşündüm,
       oturup okumanızı tavsiye ediyorum. Ben bu kitapları yazarken     okudum. Kendimi inandırır bir neticeye ulaştığımı sanıyorum. O
       bazen yorulduğum oluyor masa başında. Ara sıra biraz dinlenmek   da şu: Avrupalılar, 10. yüzyıldan 16. yüzyıla kadar 500 yıl boyunca
       istiyorum. Sonra hemen aklıma şu geliyor: "Vakit geçiyor vakit!   Müslümanlardan bilim aldılar. Sonra Müslümanlarda duraklama,
       Zaman geçiyor! Kendine nasıl zaman tanıyabilirsin!" diye kendime   yavaşlama, sonra da gerileme dönemi başladı. İslâm dünyası böyle
       kızarım. Sonra hemen dinlenmeyi bırakır, kendimi yazmaya         gerilerken, İslâm dünyasından gelen kitaplarla donanan Avrupa'da
       zorlarım. Yani okuyan, yazan, düşünen bir millet olmalıyız gençler!   yeni bir dönem başladı. Bundan sonra Avrupalılar kendilerini
       Yorulma diye bir şey yok. Özellikle siz                          İslâm dünyasından üstün görmeye başladılar. Müslümanlar da 16.
       daha gençsiniz. Yorulmazsınız.                                   yüzyılın sonunda, 17. yüzyılın başında Avrupalıların teknikteki bu
                                                                        üstünlüklerini gördüler. Ama Müslümanlar kendilerinin, Avrupa'yı
       Önemli Bir Ders                                                  bu üstünlük seviyesine getiren kaynak olduklarını bilmiyorlardı.
                                                                        Avrupalılar da bu duruma nasıl geldiklerini bilmiyorlardı.
              Ben 55 yıldan fazladır İslâmî Bilimler Tarihiyle uğraşıyorum
       ve sürekli bir şeyler öğreniyorum ve insanın hayatında sürekli          Böylece 17.yüzyılın başlarında Avrupalılarda bir üstünlük
       öğrenmesi çok mühimdir. Mesela; bir işe başladıktan bir hafta    duygusu, Müslümanlarda ise yavaş yavaş bir aşağılık duygusu
       sonra, insanın kendi kendisine sorması lazım: Bu hafta ben bir şey   uyanmaya başladı. İslâm dünyasında, Müslümanlar da bu
       öğrendim mi, diye.                                               gerilemenin nedenini sormaya başladılar. Şimdi bu aşağılık
              Bazen seyahatlerde olduğum zaman o hafta hiçbir şey       duygusunun sebepleri araştırılırken bazı şeyler karıştırılıyor.
       öğrenemedim gibi gelir bana! Evet. Aşağı yukarı her gün bu soruyu   Sadece Türkler ve Müslümanlar değil, Avrupalı bilim Tarihçileri de
       kendime soruyorum. Her gün alıştığım için, her gün soruyorum.    karıştırıyorlar. Türkiye'yi ele alalım: 19. yüzyılda Avrupa'yla yeniden
       Zaten çalışmadığım zaman, sormama lüzum yok. Bazen müspet        temas başladı. Müslümanlar arasında bunu en çok hisseden Türkler
       bir cevap gelmiyor. Çünkü yeni bir şey öğrenmek de kolay değil.   olmuştur.
       Ama buna rağmen zaman birikimi de mühim. Çünkü bir ay sonra
       bakıyorsunuz ki önceye göre bir fark var. Bu mühim bir şey...           İslâm Bilim Dünyasında birçok önemli bilim adamı var:
                                                                        İbnü'l-Heysem, İbn Sînâ, Câbir bin Hayyân... Biz bunların çalışma
              Şimdi düşününüz; siz bir dinin mensubusunuz ve o dinin    tarzlarını çok az biliyoruz. Müslümanlar bunları araştırdığında,
       peygamberi ne diyor: "İki günü birbirine eşit olan insan zarardadır."   bir insanın tek başına neler yapabileceğini, insanın sıra dişiliğini
       Bunu, Müslümanlar kâfi derecede göz önüne almadılar. İnsanların   görüyorlar.
       dikkatini buna çekmediler. Demek ki İslâm dini sizden her gün yeni
       bir şey istiyor. Yani bu soruyu her Müslümanın kendisine sorması        Avrupalılar: "İslâm dünyasında böyle bir anlayış yok."
       lazım. Nasıl ki bir tüccar: "Bugün kazancım ne oldu?" diye her gün   diyorlar. Bu tamamıyla yanlış! Bugün Avrupa Medeniyeti, İslâm
       kendisine sorarsa, bizim gibi bilimle uğraşanlar, hayır yapmak   Medeniyetinin çok ilerisinde... Avrupa Medeniyeti bize yabancı
       isteyen insanlar da kendine her zaman "Bugün ne öğrendin? Bugün   değil, bizim medeniyetimizle akraba. Mümkün mertebe onların
       yeni bir hayır işledin mi?” diye sormalıdır.                     metotlarını, aletlerini, fabrikayı, mümkün olan en kısa sürede
                                                                        onlardan almamız gerekir.
       Bilim Adamlarının Tarih Sahnesine Çıkışı
                                                                               Japonların, Korelilerin böyle bir zengin mazisi yoktu. Ama
              Müslümanlık Araplarla başladı. İlk Müslümanlar Araplar idi.   bir inançla kısa zamanda çok uzun bir mesafe kat ettiler. Onun için
       Bunlar Matematikte ne yapıyorlardı? Matematik parmak hesabıyla   Türkleri uyandırmak lazım. Türkiye hâlâ bugün İslâm medeniyetinin
       yapılıyordu. Hicretin 2. yüzyılında Hintlilerden sıfırı aldılar ve 2.   en güçlü ülkesidir. İslâm dünyası da Türkiye'ye böyle bakıyor. Biz,
       yüzyılın sonuna doğru Cebir'i müstakil bir bilim dalı olarak kurdular.   bu özgün konumumuzu tekrar yakalamalıyız. Biz mütemadiyen
       Böylece ilerlediler. Tabii Müslümanların hepsi Arap değildi. Sonra   bir yol bulmaya çalışıyoruz. Aslında yol bulmaya çalışmak fena bir
       ne oldu? Şam'ı zapt ettiler, arkasından da Şam'daki Hıristiyanlar   şey değil. Fakat hareket noktası yanlış olunca insan yanlış yerlere
       Müslüman oldu. Müslüman olmayanlar da İslâm cemiyetinin          gidiyor. Biz evvela insan düşüncesindeki, insan medeniyetindeki
       bir parçası oluyor, toplumda iyi muamele, hürmet görüyorlardı.   yerimizi bilmiyoruz. Bazen hayranlık duyuyoruz, bazen üzüntüye
       Halifeler onlara değer veriyordu. Bunlar kendi bilgilerini Arapçaya   düşüyoruz, aşağılık duygusuna kapılıyoruz, başkalarını taklit
       taşıdılar. Mesela bir prens olan Hâlid bin Yezîd, Mariyanus adlı bir   ediyoruz ve böyle yol alıyoruz.
       Yunanlıdan İskenderiye şehrinde Kimyayı öğreniyor. İlk öğrenilen
       şeyler basit ancak bu adam Hicri 80 yıllarında Kimyaya dair eserleri      En büyük noksanımız, "özgünlük" özelliğimizi kaybetmiş
       tercüme ediyor. Sonra Hicri 180 yıllarına doğru Müslümanlar Tecrübî   olmamızdır. Sıra dişiliğimizi kaybediyoruz ve sonra bu yeteneğimizi
       (Deneysel) Kimyayı kuruyorlar. İşte buradaki tekâmül müthiş! İslâm   geliştirmek yerine, mütemadiyen başkalarından körü körüne bir
       Bilim Tarihinde muazzam bir gelişme olmuştur. Büyük oryantalistler   şeyler almakla yetiniyoruz. Ben başkalarından, yabancılardan
                                                                        alınmasının düşmanı değilim. Bilakis alınmasının zaruretine
                                                                        inanıyorum. Fakat aşağılık duygusuna kapılmadan ve şuurlu bir
                                                                        şekilde, bu almanın mahiyetini bilerek almalıyız. Tabii bunu her
                                                                        fert bilemez. Ama bir cemiyetin fikir adamları, yol tayin ederler.
                                                                        Başkaları da bu yolda giderler. Bizde bu tip yol gösterici insanlar
                                                                        çıkmıyor. Dolayısıyla bu yol da çizilmedi.

                                                                               İslâm dünyasını büyük bir topluluk olarak telakki edelim.
                                                                        Ve ne olursa olsun Türkiye, İslâm dünyasının, medeniyetinin
                                                                        bir parçasıdır. Türkiye'yi İslâm dünyasından tecrit edemezsiniz,
                                                                        koparamazsınız. Bazıları bunu yadırgasalar da bu böyledir.
                                                                        Herkes mütemadiyen bir yerlere tutunmaya çalışıyor. Ama bunun
                                                                        altında büyük bir bilgisizlik var. Yol ararken mensubu olduğumuz
                                                                        medeniyetin çok zararlı olduğunu, sanki orada hiçbir şey olmadığını
                                                                        düşünerek arıyoruz.
   67   68   69   70   71   72   73   74   75   76