Page 64 - Müslüman_Bilim_Adamları_Atlası-2022 DİKEY
P. 64
önüne alacaktım ve Almanya'nın şartları buna müsaitti. Ben dünya Gidin hakkınızı müdafaa edin, diyerek bir bilet aldı ve apar
kütüphanelerini gezmeye başladım. Hindistan'ın en güneyindeki topar beni gönderdi. Orada, Prof. Albert Dittrich diye bir arkadaşım
Madras şehri kütüphanelerine kadar bütün dünya kütüphanelerini vardı. İnsaflı bir adammış. Cambridge'te bir nehir kenarında
görmeye çalıştım. Aşağı yukarı mübalağa değil, 400.000 cilde oturduk. Ben ona hazırladığım İki cildin yazmalarını, müsveddelerini
yakın yazma gördüm. Ben böyle bir kitabı düşünemiyordum bile. gösterdim. Dedim ki:
Bütün dünyadaki Arapça yazmalara dayanan Arap Edebiyatı Tarihi
ortaya çıksın diye belki 60 ülkenin kütüphanelerini gezdim. Bütün Ben bu işi bu kadar ilerletmişim. Artık bir komisyona lüzum
Avrupa'nın kütüphanelerini gördüm. Fas'tan Kahire'ye kadar bütün yok.
Kuzey Afrika'nın, Suriye ve İran'ın kütüphanelerini gördüm. Iran
kütüphaneleri de çok zengindir. Hindistan, Rusya, ne varsa bütün O adamcağız bana inanmış, beni müdafaa etmiş. Onu
ihtimalleri denedim. başkan yapmışlardı, başkanlıktan istifa etti adamcağız. Sonra tekrar
Londra'da toplandılar, beni de çağırdılar. O toplantıda münakaşalar
1967 yılında kitabımın birinci cildi çıktı. Kitabın birinci ettik. Biri Fransız diğeri Alman iki adam vardı:
cildini bitirdikten sonra Hoca'ma göndermekte geciktim. Hoca'm
İstanbul'da, ben ise Frankfurt'taydım. Gönderdiği bir mektupta: Fuat, Biz bunun bir şahıs tarafından yapılacağına inanmıyoruz,
kitabın birinci cildini bana hâlâ göndermedi, diye şikâyet etmiş. dediler. Sonra, komisyon üyelerinden, bizim Türklerin de tanıdığı,
Bunu duyar duymaz hemen birinci cildini gönderdim. İlk iki buçuk ay Bernard Lewis:
cevap gelmedi. Benim için onun cevabı çok mühimdi. Başkalarının
cevabı o kadar önemli değildi. Kendisine mektup yazdım: Bu işi bir Türk'ün yapacağına inanmıyorlar, dedi.
Hoca'm ne oldu, almadınız mı, ben sizin cevabınızı Neyse, oradan böyle ayrıldım ve bir sene sonra Brüksel'den
bekliyorum, diye. Bana bir kart yazdı titrek bir yazıyla. O kartı hâlâ bir mektup geldi bana. O arada komisyonun başına bir Fransız âlimi
eşim saklar dosya içinde. geçirmişler. Mektupta bana:
Neden acele ediyorsunuz? Bu kitabı okumak kolay değil, Duyduğumuza göre siz de bu işlerle meşgulmüşsünüz. Böyle
diye yazmış. bir kitap yazıyormuşsunuz, bizimle görüşmek ister misiniz, diyor.
Ben de cevap olarak:
Şunu, Hoca'mın faziletini göstermek için söyleyeceğim. Şöyle
yazdı: "Hiç kimse böyle bir kitap yazamadı, bunu sizden başka hiç Benim kitabımın iki cildi matbaaya gitmek üzeredir. Bunun
kimse de yazamaz!" bir komisyonla olacağını düşünmüyorum. Bunu ancak bir fert
yapabilir, komisyonun yapması mümkün değildir. Bu bir ansiklopedi
Ama mübalağa etti. Onun faziletini göstermek için değildir. Bir zihniyetin, bir aklın bu işin baştan sona kadar
anlatmayı bir vazife olarak görüyorum. Burada, siz Türk gençlerine harmonisini sağlaması lazımdır, dedim.
faydalı olacak, size daha çok cesaret verecek ve güçlükler karşısında
mukavemet kazandıracak bir şey daha anlatayım bu kitapla ilgili. Ondan sonra bana haber geldi, aralarında konuşmuşlar:
Türkiye'den daha ayrılmadan evvel Avrupalılar, Cari Brockelmann'ın "Biz bunu bir Türk'ün, bir Müslümanın yapabileceğine
kitabını yeni baştan yazacak bir komisyon kurmayı düşünüyorlardı. inanmıyoruz!" demişler.
Oryantalistler kongrelerinde bunu mütemadiyen müzakere
ediyorlardı. Bu kitabı Hollanda'nın Leiden şehrinde Brill diye bir Sonra komisyon başkanlığını, Mainz şehrinden, Şarkiyat
firma basmıştı. Müdürüne vermişlerdi. O da bir gün benim kitabı basmakta olan
matbaanın sahibi ile konuşurken demiş ki: Bir zamanlar bir Türk
UNESCO da bu İşi -ki benim böyle bir İşe soyunduğumdan vardı. "Ben böyle bir kitap yazacağım." diyordu. Böyle palavraları
haberleri yoktu- Brill firmasına vermişti. Ben Türkiye'yi terk etmeden çok duyduk biz!
20 gün evvel bu firmadan: "Böyle bir kitap hazırlıyormuşsunuz.
Bizimle görüşmeye gelir misiniz?", diye bir mektup geldi. Ben de Adamcağız ona: "Siz ne diyorsunuz! Ben o kitabın 35
onlara mektup yazdım. Zaten Türkiye'den ayrılmak üzereydim. formasını bastım bile!" demiş.
Almanya'ya gidişimin dördüncü gününde Hollanda'ya gittim.
Onlarla müzakere ettik. Şu, bu derken bana kitabın finansman Neyse, kitap çıktı. Oryantalistler kitabı gördüler ve inanmaya
meselesini UNESCO'nun halledeceğini söylediler. Bu arada başladılar. Mesele de kapandı. Yani hiç kolay bir iş değildi.
Hollandalı oryantalistler toplanmışlardı, bir sohbet ortamında âdeta
beni imtihan ettiler. Sonra: "Bu adam bunu yapar!" diyerek beni Mutluluk Gözyaşları
desteklediler. Buna rağmen Alman ve Fransız oryantalistler arasında
şu kanaat hasıl olmuştu: Bir hatıramı size anlatayım. Ben, Almanya'ya gittiğimde,
Hoca'm Ritter, Türkiye'de kaldı. Ölümüne bir yıl kala Almanya'ya
Bunu ancak bir komisyon yapar! Bu bir komisyon işidir, bir döndü. Kitabımın üçüncü cildini ona, Hoca'ma ithaf ettim. Yanına
fert tarafından yapılamaz, diyorlardı. gittim, hastaydı, yatakta uzanıyordu. Verdim kitabı eline, baktı,
baktı... Gözlerinden sevinç gözyaşları geldiğini gördüm. Bana titrek
Bir gün Cambridge'te, oryantalistlerin kongresinde, bu bir sesle:
kitabın yazım işinin hangi komisyona havale edileceğinin müzakere
edileceği haberi geldi bana. Dostum, Profesör Hartner bunu Bunları nereden biliyorsunuz, dedi.
öğrenince heyecanlandı, çok sinirlendi:
Bu benim hayatımda, kulağımda çınlayan en tatlı cümledir.
Bunu unutamam. Ben: "Bunları sizden öğrendim." dedim. Güldü,
hayır falan demedi. Evet, bu hayatımın en mesut günlerinden biridir.
Bilim Tarihi Müzesi
Benim esas amacım, İslâm Bilimler Tarihi'nin Bilimler
Tarihi'ndeki yerini gerçeğe yakın bir şekilde göstermekti. Bunu nasıl
gerçekleştirebilirdim? Birtakım projeler geliştirmek zorundaydım.
Birçok proje aklıma geldi. Bu arada şöyle bir proje daha aklıma
geldi: Müslümanların icat etmiş oldukları aletleri ortaya çıkararak
insanlara tanıtmak, bilinmeyen aletleri gün yüzüne çıkarmak ve
bunları müzelerde sergilemek...
Ben başlangıçta bunları maket hâlinde, model hâlinde
ortaya koymaya başladım: "Acaba 30 aleti bir araya getirebilir
miyim? Bir müze olmasa bile, bir odayı doldurabilir miyim?" diye