Page 65 - Müslüman_Bilim_Adamları_Atlası-2022 DİKEY
P. 65
düşünüyordum. Çok mütevazı bir şekilde başladım. Gittikçe iş onlardan süratli bir şekilde öğrendi. İki yüzyıl sonra Müslümanlar
ilerledi. Bugün, aşağı yukarı, enstitümüzde yapmış olduğumuz bu ilk merhaleyi, yani başkalarından almayı geride bırakarak sıra
aletlerin sayısı 800'ü geçti. İslâm dünyasından ve başka dışı eser ortaya koymaya başladı. Hatta Müslümanlar onlardan
memleketlerden kısmen bunları sergilemek ve kısmen de benzeri bilgiyi alırken, hocalarının faziletlerini hiçbir zaman unutmadılar,
müzeleri başka memleketlerde kurmak talepleri bana zaman onu söyleyeyim. Müslümanlar evvela orijinal eserler ortaya koymaya
zaman ulaştı. Türkiye'den de bazı teklifler geldi. Bunların ilki başladılar. Bu süreç 800 yıl sürdü. Miladi 850 yılından itibaren, 16.
Türkiye Bilimler Akademisinden (TUBA) geldi. Ondan sonra Türkiye yüzyılın sonuna kadar Müslümanlar, ilimde mütemadiyen yeni şeyler
Cumhuriyeti Kültür Bakanlığından geldi, sonra TÜBİTAK'tan geldi. keşfettiler. Yeni ilimler kurdular, eski ilimleri geliştirdiler ve ilerde
Sonunda İstanbul'daki müze ortaya çıktı. Müzeyi kurduktan sonra kurulacak bazı bilimlerin temellerini attılar. Ondan sonra İlimler
baktım aletleri bizzat görmek, onların çalışmasını görmek insanları Tarihi'nde önderliklerini yavaş yavaş kaybettiler. Bugün Avrupa'daki
büyütüyordu âdeta. bilimler, İslâm bilimlerinin bir başka coğrafyada, değişik tarihî
şartlar içerisindeki devamından ibarettir diye tanımlıyorum. Ama
Mesela; Berlin Üniversitesinden bir profesör geldi asistanıyla bugünkü Avrupa'da, Batı'da gelişeni yabancı bulmuyorum. Bizim
birlikte. Kendisi Bilimler Tarihçisi değil. Benim 5 ciltlik, "İslâm'da akrabalarımızın geliştirdiği safha olarak kabul ediyorum. Oradaki
Bilim ve Teknik" kataloğumu görmüş. Optik cildini okuduktan sonra, bilgiyi yabancı bulmadığım için bende bir aşağılık duygusu da yok
"İslâm'da Optik" konulu bir kongre düzenlemeye karar vermiş. onlara karşı. Aksi takdirde ben bu 13 cildi yazamazdım.
Beni haberdar etti. Bana bir mektup yazdı: "Her şeye rağmen
hâlâ ümidimi kesmeyeceğim, size geleceğim." dedi ve geldi. Çok Bir Müslüman iyi çalışırsa çok büyük neticelere varacağı
sempatik bir adamdı. Asistanlarımdan birine, müzeyi gezdirmesini inancı var bende. Onun için milletimden, Türk milletinden,
söyledim. İki saate yakın müzeyi gezdikten sonra bana geldi. Müslümanlardan böylesi bir davranışa sahip olmalarını isterim.
Dehşete düşmüştü. Ben, kataloğuma rağmen bunların ona bu kadar Artık, Türkler korkak ve taklitçi bir millet olmaktan kurtulmalıdır.
tesir edebileceğini zannetmiyordum, tahmin etmiyordum. Müthiş Türkler sıra dışı olmalıdır!
heyecanlanmıştı. Bu, 65 yaşına girmiş akıllı bir profesörün heyecanı.
Gençler! Zannedersem bu size birçok şeyi ifade eder. Müslümanlar, kendilerinden evvelki bilimleri geliştirdiler ve
yeni bilimler kurdular, bugün Avrupa'da gelişmiş plan yeni bilimlerin
Bilimler Tarihi İnsanlığın Ortak Mirasıdır kısmen temellerini attılar. (Örneğin) Müslümanlar, Hicrî 2. yüzyılda,
Kimya ilmini bir tecrübî ilim olarak kurdular. Bunu kuran adam
Alman bir âlim arkadaşım vardı Matthias Schramm diye bir büyük bir şahsiyet, büyük bir bilim adamıydı: Câbir bin Hayyân.
dâhi. "İbnü'l Heysem'in Fiziğe Götüren Yolu" diye bir kitap yazdı. Câbir bin Hayyân'ın kitapları 12. yüzyılda Avrupa'ya intikal etti. Ona
(Bende olduğu gibi) onda da bu fikir vardı: "Bilimler Tarihi İnsanların "Geber" diyorlardı. Bu adamcağız, Kimya ilminde öyle bir ilerleme
müşterek mirâsıdır." diye. Ben buna inanıyorum. Bilimler sıçramalar kat ediyor ki ondan sonra ancak 18. ve 19. yüzyılda ona ilave
yapmıyor, esasında yavaş yavaş tekâmül ediyor. Bir Fransız âlimi de edilebilecek yeni bazı kıpırdamalar görüyoruz. Bunun yüzlerce misali
söylüyor: "İnsanlar keşfetmiyor, insanlar geliştiriyor." vardır. Bu misal kâfi gelmediyse size başka misaller de vereyim:
Bugün biz, 21. yüzyılın başında bütün insanlığın geliştirdiği
bu bilimler manzumesinde, maalesef Müslümanların 800 yıllık Müslümanlar, 15. yüzyılda, Afrika'nın doğusuyla Sumatra
sıra dışı keşiflerinin Bilimler Tarihi'ndeki yerini bulamıyoruz. İşte arasındaki mesafeyi bugünkü gerçeğe aşağı yukarı tamamıyla
Almanya'da Bilimler Tarihi profesörü olma mesuliyetini üzerime uyacak şekilde hesaplayabiliyorlardı, düşünün. Evet, 6.600 km'lik
aldığım günden İtibaren bende bir hasret, bir yanılgı hissi olarak bu mesafeyi hesaplayabiliyorlardı. Bunun altında müthiş metotlar
sorumluluk duygusu gelişti. "Bunu nasıl değiştirebiliriz?", ona gayret vardı. Onu da kitaplarımda bulacaksınız, o ne müthiş bir şeydir. Bu,
ediyorum... Avrupa'da ancak 20. yüzyılın birinci yarısında mümkün olmuştur.
Batı Medeniyetinin Kökenleri Bir misal daha vereyim: Müslümanlar, miladın 10.
yüzyılında, Astronomi'de o kadar ilerlediler ki şu suali sormaya
Ben şu neticeye vardım: Müslümanlar MS 7. yüzyıldan başladılar: "Dünya'nın bir eğimi vardır. 23.5 derece. Bu eğimde
itibaren bilimleri Yunanlılardan, Hintlilerden aldılar. Müslümanların bir azalma veya artma var mıdır?" Hatta bunu araştırmak için
bir meziyeti vardı. Bilimi alırken Hıristiyan olsun, Yahudi olsun, eski Tahran'da, Rey şehrinde, bir rasathane kurdular. 30 sene
ne olursa olsun insanları hoca olarak kabul ettiler. Müslümanlar, kadar gözetlemeden sonra şu neticeye vardılar: Dünya'nın eğimi